1.27.2009

günlerden bir gün.. develer berber, pireler tellal, oz büyücüsü kahramanım, beyaz tavşan aradığım, kurumuş kabuk tutmuş yaralar dizlerim, örgüler saçlarım, boyalar rengarenk hayallerim, perdenin arkasında saklanan fredy en büyük kabusum, kartondan 2 boyutlu bebekler en sevdiklerim, babam kahrmanım, babam oz büyücüm, küçük odam duvarlarım, elmaşekeri pamuk yanaklı gülpembem sıcağım, param alabildiğim simitlerin ya da sakızların sayısı, en ağır sırtladığım yüküm saman kağıt kokulu kitaplarla dolu pembe çantam, en ağır çantamı taşıyanım ve en geveze masallarımı dinleyenim annem, süsüm fırfırlı çilek tokamken, zaman birimim eve çağırılmalarımın arasında geçen zamanken, kendimin daha az farkındayken ve daha özgürken aslında..

daha mı masumdum?

daha mı az kısıtlıydım?

elimde kendim daha çok varım şimdi, daha bir elle tutabiliyorum kendimi.. ama daha azım sanki aynı zamanda. programlı olmak marifet ya.. programsız plansız yaşamaya çalışsan ya.. becerebilirsen.. zaten yok öyle bir şey.. sürekli oraya buraya, ona buna kiraladığımız hayatlar yaşıyoruz. düşününce geçmişi özleyen, çoğu zaman özlemiyor gibi gözüken inadına, geleceği düşünmek istemeyen biz..

ne koruyacak bizi? biz mi? yine mi kendimiz? biz aslında hepimiz çok yorgunuz. biri gelsin sırtlasın yüklerimizi, alsın götürsün bi süre. en ağır yükümüz bir süreliğine sadece kısa bir süreliğine de olsa saman kağıt kokulu pembe çantalarımız olsa, virgülden sonra 5 haneli kafa karışıklıkları, büyük puntolu italik romantik kalp kırışıklıkları yerine..

keşke..

a pardon.. keşke demeden yaşıyoruz biz bu nesil.. keşkelerimiz bile sessiz halbuki.. şşş duyan olmasın, kendimizden zor saklıyoruz da ;)