5.22.2007

Bazen öyle gelir ki yazmazsan gerçek değildir yaşadıkların. Kağıdın yoksa yanında okuduğun kitabın boşluklarına yazarsın zihninde çevirip çevirip kurduğun, kendine okuduğun cümlelerini. Yazarken savaşmak vardır. Yazamamak, içinde patlayanlara kelimelerin yetmemesi, kelimelerin seni sevmediklerini göstermez bu, sadece zamanı değildir belki. Bazı anlarda aşk büyür. Harfler üzerlerine hafif bir şeyler giymek için salınır, sen de içkileri hazırlarsın. Gelirler ve yazmaya başlarsın yudum yudum. Rotası şaşan jöle gibi, eline aldığında kayan giden, tutulamayan yazılar yazarsın. Bir yerden diğerine giderken gittiğinde eski sen olacakla yolculuk edersin.


Yolculuk her anının hiçbir yere ait olmamasında bulur büyüsünü. Ben büyüyü başım hafif yana yaslı, bir uçağın kanadını değdirip geçtiği bir buluta bakarken, son anında biletini alıp atladığım bir trende o günlerde o çok sevdiğim şarkıyı dinlerken bulurum. İnandıklarım, sorguladıklarım, aklımda dönüp durmayanlar, ip atlayanlar, içimde kıpırdanıp durmayanlar, kalbimi araba çizer gibi çizip kaçan çocuklar hep benimledir. Git desen gitmez bunlar, kal desen umursamaz. Yolculuk yardım eder. Aslında neden onlarla yolculuk ettiğini çözmene yardım eder. Hayatına girenler de yardım eder bazen. Zaten onlarla yaşanan da bir yolculuktur . Durağı gelen iner taşıtından. En pamuk koltukları ayırdıkların dahil el sallar uzaklaşır. Böyle anlarda herşeyin bir zamanı olduğunu düşünürüm. Sana bir şeyler anlatmıştır ve gitmiştir.


Eğer ezberindeki dualar gibi gözünün önünden gitmeyen şeyler varsa, dönüp durmayıp zırvalıyorum diyorsan bir şeyleri vardır elbet anlamları. Bahanelerse bile unutmak istediğin gerçeklerine, cevaplarına giderken en büyük ipucu onların elindedir. Bahanelerinle iyi anlaş, ipin ucunu çal, yumağını çöz, yeniden güzelce sararsın sonra, hislerinin ve zihninin olduğu hiçbir an 'geç' değildir. Bir daha hiç geri gelmeyecek günleri yaşıyorsan bu hayatta, bu sefer 'geç' olduğu için bunu atlayayım, oyuna yeniden başlayıp hamlemi yaparım diyemiyorsan hiç bir an 'geç' değildir.


Sana mı yazdım bunları kendime mi, belki ikisi de. İçte sen dışta benim, dışta sen içte benim ve o. Aynı şeyleri yaşıyoruz hepimiz.

5.19.2007






Efenim mekanımıza gitmiş iken, bizi eğlendiren renkli çeşitli oyuncaklarla dolu kokteyllerimizi yudumluyor iken,

aniden

yanıbaşımızda

hangi gezegenden teşrif ettiğini anlayamadığımız, ama sahne insanı olduğu su götürmez bir gerçek olan bir adam belirdi.

Kimdi? Amacı neydi? Bizi mi seçmişti? Seçtiyse o bizi seçti diye biz seçilmişler statüsüne yükseliyor muyduk?

Türlü düşünceler kayanyıldız misali zihinlerde kayadursun, o başladı numaralarını yapmaya.
Hızlı el hareketleriyle şaşırtaraktan, seçtiğimiz sayıları parmak şıklatmamızla yok gömüldükleri kartların arasında bulsun, yok ayakkabısından çıkarsın.. bir charmlar bir charmlar hoooop gezegeni belli olmayan adam aldı bizi etkisi altına!

Madem etki altındayız çıtayı 7 yaş çıtası seviyesine indirdi. Çıkardı cebinden balonları! Fısttt üfledi balona kıvırdı salladı derken balon oldu kalp, oldu köpek, nebileyim pempe panter, fısssst tekrar kalp, fısssst kuş.. Alkışlar tezahüratlar! Ve benim naçizane balonum!!

Bu noktada son cümleye zoom yapıyoruz ve konunun derinine derin bir nefes alıp dalıyoruz, nefesini tutamayacak gibi olanlar için postun altında oksijen tüpü mevcuttur. Adı 'benim balonum' olan balon, kırmızı büyük bir kalp içinde dudak dudağa vermiş iki mazlum kuştan oluşuyor. Buraya kadar problem yok gibi. Fekat kalbin ucuna -ki kuşların altına tekabül eder- baktığımızda görüyoruz ki kuşların ikisinin de birer uzantısı vardır!! Birininki daha uzun olmak üzere iki uzantı!
Yaniiiii... gay kuşların aşkı!! Seeeadeti bulacağıma dair bir işaret gibi algılamak istediğim balonumun kuşları neden gaydir? Bu balon için 'gezegensiz' adam beni mi seçmiştir? Seçtiyse ben seçilmişler statüsüne yükselmiş miyimdir? Kesinlikle evet!! Ama kimse misyonumu açıklamayacak mı artık?

Balonuma dair komploteorileri akadursun, mazlum 'kalp içi kuşları'mın uzantılarıyla oynamış durmuşum muhabbet yoluboyu. BOEEAAAM patlamasın mı bir uzantı elimde! E noldu? Biri erkek biri dişi oldu! Efenim sonumuz kendimize uygun bir mutlu son oldu! Hayırlara vesile olmasını diliyoruz, balonumuzu seeeadet işareti vasfına yükseltiyoruz!

Minik bir problemimiz var gibi gözüküyor ancak, baloncuktan çıtır çıtır sesler gelmekte ve ben uykumdan aşık kuşlarımın patlamasıyla uyanmak istememekteyim! böhüwwww! Bu son bana daha uygun bir son olur yazık ki.. böhüww..
-------------------------
ArtılAR:
1. Fotoğrafta ikinci bir uzantı nerede?? - Yok, çünkü tahmin edilebileceği gibi fotoğraf patlamadan sonra çekilmiştir. Öncesinde hiç mi fotoğraf çekilmemiştir? - Evet ya da hayır. Postta var mı(?) yok, ee o zaman?!
2. Söz verdiğim gibi: Oksijen tüpü

5.13.2007

Wazemmes!
Güneşli bir havada "Wazemmes" demek, hem de what's uppppppp??!?! tonunda, sevdiğim budur.
Alışveriş keyifli, alışverişi ucuz ve favori çikolatalar yiyerek yapabilmek keyiflinin önüne 'çok' ekletmeye sebep. Ardından taze meyve sebzeler almak, hemen oracıkta yeme isteğine yenik düşüp düşmemek üstüne süregelen tartışmalar. Alınan ayakkabıları hemen oracıkta giyme isteğine tartışmasız kendini bırakmalar..



Çin börekleri için sıraya girmek. Dünyanın en güzel ve en ağır sosuna batırarak, dünyanın en kalabalık yerlerinden birinde kimseye çarpmamak suretiyle paketleri de düşürmeden çin böreğini yeme çabaları!

Sonucun verdiği ultra keyif!

Yorulduk, güneşe serilen sıkışık masalardaki dibdibe insanlara katılalım.. Birer cafe au lait içelim, güneş dıştan ısıtırken o içten yaksın. Konuşalım, bakışalım, bakınalım. Elbet tanıdık birilerini görelim. Konuşalım, bakışalım, bakınalım birlikte. Öğleden sonra planları vücuda gelsin. İspanyolca, fransızca, türkçe görüşürüzler çınlasın Wazemmes nidalarında! Dönüş yolu tutulsun..

5.08.2007

Bloody bloody mary
Twice or maybe more than twice many times bloody mary
Ne sensin domates tarlalarımdan tek çaldığım
ne fotoğraflarım hiç yayımlanmamış çocuk yüzleriyle dolu
ellerim minik
minik ellerim yazarken büyük sözcükleri
dudağımı yakan sensin many times bloody maryim
hayattan çalmak mı hayata vermek mi kozum?
işin gücün hayat
adı konmamış önündekini yaşa
belki o zaman şenlenir tabağın

bloody mary'm uyumak ister
ya da belki yağmurda biraz daha yürümek
dudakları yanar votka mı biber mi bloody'nin kanında?
aşk mı uzaklar mı bloody'nin aklında?
bloody mary'm uyumak ister
domates tarlalarında
inadına çekip güneşi yüzüne