6.27.2007



Bir adam bir sabah uyandı. Aklında bir kelime vardı. Onu sıcağı sıcağına bir yere yazmalıydı.
O gün mutlaka onu kullanmalıydı.

Kapı çaldı. Gitti, kapıyı açtı. Karşısında sarı bir kız vardı.
Ona baktı, sıcak bastı.
Kızı içeri davet etti. Adam başladı konuşmaya. Anlatıyordu oradan buradan her yerlerden her şeyleri.
Sarı kız dinleyemiyordu.
Televizyon açıktı. Kulakları adamdan çok televizyonun içinde oturan adamdaydı.
Televizyonun içinde oturan adam sıcak para akışına dikkat dedi.
Kız kanalı değiştirdi.
Belgesel.. sıcak savaş günleri..
Değiştirdi.
Yemek programı.. ara sıcaklar.
Kız sıkıldı. İlk anda bu teklife sıcak bakmıştı, şimdi şimdi pişman gibiydi.
Belli adam sıcakkanlıydı ama olmayacaktı.
Gitmeliyim artık dedi kız kendi kendine.
Adam sıcak bir gülümsemeyle baktı. Kız başını öne eğdi, elindeki kumandaya baktı.
Adam soğuk bir şeyler içelim dedi.
Kız durdu, gülümsedi, kumandayı bıraktı.

Soğuk dedi, sahi bu kâğıtta niye soğuk yazıyor?

6.22.2007

Kuz'um Emel'e..

I.
Sen şimdi 39sun..
Anlatılanlara göre 4 yıldır yolun diğer yarısından yürüyorsun
Kuz'um farklı gözlükler mi takıyorsun
İnsanları, hayvanları başka başka mı görüyorsun
İçin bir sahil kasabası dinginliği arzusunda
Çocukların çığlıkları kulaklarına düşman
Ellerinde geçmişin dantelleri başladı mı dokunmaya

Yolun o yarısında sahi satılmıyor mı dondurmalar kenarlarda?
Yıllar geçtikçe heyecanlar azalıyor
Duygular o denli çok inmez çıkmaz oluyor diyorlar..
'Ne çok ağlar ne çok güler.. hallice o şimdi' mi diyelim soranlara

II.
Yelkovan diye bir hayvan var mı,
hani akrebin arkadaşı..?
Ben inanmıyorum zaman denen şeye
Saatlerde akrepler ve yelkovanlar yaşar,
Akrebi biliyoruz da bu yelkovan kimdir
Bilmiyoruz..
Zamanın saçmalığının sorumlusu bu hayvan olamamış 'şey'dir
Akrep zamanın ileri gittiğini 'sokar' aklımıza
(bkz akrebin işe alınış sebebi)
Halbuki yelkovan daha garip şeyler yapar durur
Yelkovan aslında 'zamansızlığın ajanı'dır
Zamanın göstergesinin içine köstebeklenmiş
Akreple anıla anıla kendine hayvan süsü vermiş
Neden? Şüphelenmeyelim diye!
Deriz ya bazen yıllar bir gün gibi geçti
Ya da ne gündü.. yıl gibi geldi diye
Yelkovan karıştırıyor ortalığı da ondan

Ben konuştum yelkovanla
Söyle kuz'una
35 hikayesi yalan diyor
Baş aşağı ederim herşeyi bir anda
İlk yarıymış ikinci yarıymış karışır diyor
Zamansızlığın ajanına ne denebilir ki..
Yelkovan sokması olmayalım razıyız..



Yeniden iyi ki doğdun kuzencim..

6.18.2007

İstersen sana gelirken taze poğaça alırım..



Burnum taze poğaça kokularında değil

Kulaklarım duymak isteğinde bu sözü

6.01.2007

Şimdi şimdi yeşillerin ortasındayım. Güller sarmış etrafımı bir de adlarını öğrenmeye çalıştığım benim için yeni çiçekler. Aklımda tutmaya çalışıyorum adını, bak onun yaprağı kadife kadifeydi diyorum. ‘Utanmış pembe kadifesi’ yapraklı çiçek, sevgilisine kavuşamayan bir boynu büküklüğü düşürüyor aklıma. Gözlerimi zor alıyorum da atıyorum daha uzağa. Biliyorum ki deniz, sayılı adım mesafemde. ‘Deniz sefer sayılı’ bir yolculuğa çıkmışım. Uzamış yeşiller çakıl taşı yollarıma, yollarımın hatları bürünmüş yeşillere. Onlar bu mevsimde ister ki eş dost salınarak geçsin üzerlerinden. Yürümek bize nasıl güzelse, yollara da yürünmek güzeldir çünkü. Sert havaların terkedilmişliği yavaş yavaş bırakır yerini insan sıcaklığına. Zaman yeşillere yayılma, tek gürültü yapma hakkını cırcır böceklerine bırakma, elin çoğu zaman gidemediği ne kadar ‘off’ tuşu varsa basma, uzay uydularıyla bağlantıyı koparma zamanıdır; belki çoktandır elde olan bir anne kurabiyesi tarifini hayata geçirme zamanıdır.