7.29.2007

Şehnaz..

Ama daha ne ki, hayat bu işte.. diyen birisi değil o
Kızının yaptığı peri kızı elbiseleri çizimlerini banyo duvarına yapıştıran biri aksine..
Ben olumsuz düşünmem hiçbir şeyin başını diye pat diye öylesine bir konuşmada ortaya sözlerini eteğinden salıveren
Ne büyük bir gün yaşadığını kaynattığı ve ikram ettiği vişne şurubunun lezzetiyle damakta bırakan
Temizliği ancak bitirdiğini yanında da çeşit çeşit yemekler yaptığını söyleyen ama şip şak temiz pak giyinip akşam yemeğini dışarıda yemek için çıkmaya hazır olan
Ki evde çeşit çeşit yemekler yapılınca dışarı çıkılmaz genelde bizde
Ne varsa o yenir ya hani
O öyle değil ama.
Evi küçük bir kutu gibi değil, kutular hava almaz, burada öyle bir hava var ki aksine..
Renkli güneşlikleri var, ne garip, hâlbuki biz beyaz güneşliklere alışkınız evi aydınlık tutarlar
Burada gündüz kızıllığı atıyor eve kırmızı güneşlikler
Açık kapılar pencereler
Estiriyorlar
Tavandaki çivilerden sarkan ne varsa sallanıyor
Sıralanmaya çalışılmış ama belli ki biraz da istekli salıverilmiş dergilerin ilk sayfaları çevriliyor
Banyoyu kullanmak isteyince eş dost, küresel ısınma yüzünden diyor su biriktiriyorum içerde ona aldırma sen normal hesaptan kullan sifonu
Hay Allah ne diyor bu kadın
Evinde minik önlemler alıyor, dünyasında fena mı
Ama gülümsüyor insan işte
Kızının neye var yeteneği çok merak ediyor
Bazen büyük sözler söylüyor o kız
Bazen de salonun orasında büyük açıyor bacaklarını iki yana
Jimnastiğe gitmiş, esnek mi esnek
Başka şeyler de öğrenmeli
Hayat şartları işte, demek zorunda kalmadan içinde ne varsa keşfederek duru su gibi yolunu bulmalı, o öyle düşünüyor
Konuşunca gözlerini aça aça öyle bir anlattıklarının içine alıyor ki insanı
Ordayken fark ediyor insan ancak derin bir nefes almış dalmış, aldığı nefes bitmiyor zira artıyor o anlatırken
Hava veriyor insana bu kadın
Evet, bu kadın öyle kırmızı güneşlik serinliği estiriyor
Çok yorgunken hiçbir şey düşünmeden uyuyabilmenin huzurunu damlatıyor insanın ruhuna
Ben de yazmak istedim okuyana da estirir o şimdi, ne güzel..

7.23.2007

Bir kuş konsa badi parmağıma ağlardım bir başıma..

Şimdi beni aramanı beklerken
Anlıyorum bir kez daha ne çocuk olduğumu
Oyuna tam alışıyorken arkadaşlarının sokaktan gönderdiği bir çocuğum ben
Düşmüşüm dizlerim kan içinde
Ellerimi once dizlerime sonra gözlerime sürmüşüm
Kanıyor gözlerim
Oyuna dönmek istesem alırlar mı aralarına ?
Evin en ağlamamak gereken yeri salonun ıssız orta yeridir
Ama işte doldu gözlerim bu çırılçıplak kaldığım ortalıkta
Annemi kaybettim büyük boşlukta
Elinin sıcaklığı hala elimdeyken
Bir anda kayboldu
Yüzüm şaşkın
Içim şşşşaşkın
Sevilmeye sıcağa ne de çabuk alışmışım

7.21.2007

Ne bahar alır ne kış alır
En fazla bir cereyandan soğuk alır
Bu gönül böyle yarım kalır
Hangi aşkın ucundan tutmaya çalışsa
elinde kırılır
dilinde kesik yaraları pırıl pırıl acır
O beni sevmediği sürece ben kendime hep çirkin
en çirkin
ben hep kendime en üzgün

7.15.2007

Aklına yeni birisi düştümü

sormalısın kendine - aklina yeni birisi düş mü

paldır küldür düşen

etten kemikten gerçek bir adam mı yoksa

Baktın yolun başındasın

bunu kendine kesin sormalısın

7.12.2007

Her sabah istihdam otobüsleri taşır gri siyah kalabalıkları büyük iş merkezlerine. Gri siyah kalabalığın içinde homojen olmamış vaziyette olurum ben, zira kırmızı pantolonum yahut kırmızı ayakkabılarım olur. Bu kırmızılardan ararım etrafta. Tek tük rastlasam bile hala doğal nefes alan insanlar vardır ilk saniyesinden son saniyesine kadar suni bu ortamda, anlarım. Yakında büyük resmin rengine mi bürünürler, başka bir yerden kendi renklerinin çekimine kapılıp buraları dönmemecesine terk mi eylerler o onlara kalmış.

Bazen anın kurtulduğunu görmek güzeldir, rahatlatır.

Yan yan yürüyen yengeç(lerin?) aşkı - Belki de buraya hiç yazılmamış olması gereken..

Aceleci olduğumdan yazılarım, öykülerim kısa kaldı hep. Kısa öykü bile kalamadı hatta. Onların girişleri olarak girilmiş

ama ortalara geleyazarken birilerine okutulmuş, paylaşılmış, ‘post’lanmış.. Büyürdü daha bu çocuklar aslında diyorum

uzaktan şöyle bir bakınca. Ama o zaman olmuyor işte, bunu demek için uzaklaşmak ve öyle bakmak gerekiyor.

O adamlar da öykülerim gibi. Girişleri var. Tam devam edecekken işte öyle kendimi uzaktan büyürdü aslında bu

çocuk derken buluyorum. Bilmiyorum ki ne zaman diner bu oyun. Hayatın bir sürü yeniliğine dalmışken, apansız

yakalayan – başka türlüsü oluyor muydu ki sahi bunların - bir de aşk tekmeliyor kalbimin içinden. Yüzeye

yaklaşıyor bazen, ayaklarını görebiliyorum. Yakalamak istiyorum dışardan o minik ayakları. Olmuyor hemen

kaçıyor başka yöne. Gözyaşları suyum içinde doğurur muyum onu yoksa gözlerim kanayarak düşürür müyüm hiç

bilmiyorum ki.

Bu yazı da bu kadar işte yine.. Saklasam doğar mı acaba bu kez?


7.08.2007


Tam ufuk çizgisinin hizasına uzanmışım. Atıyorum aklımdakileri, yorgunluklarımı oraya..

Gök ve deniz arasına alsın ezsin diye..